bugün

entry'ler (32)

ticcariye

Osmanlıca, ticaret anlamında.

sözlük yazarlarının şu an düşündükleri

uyumayı.

trişör

pokerde hile yapan kimse.

mefluç

felce uğramış, felÇli.

kıya

cinayet, adam öldürmek.

tavşanak

Göğüs hastalıklarında, parfümeri ve kozmetik sanayiinde, sabun yapımında kullanılır.
Bitkinin yaprakları çay halinde kabız, uyarıcı ve balgam söktürücü olarak kullanılmaktadır.

zağar

genellikle tavşan ve domuz avında kullanılan, burun kısmı, ayakları sarı, karnı beyaz diğer yerleri siyah olan, köylerde ÇokÇa rastlanan bir tür av köpeğidir.

hasuta

su,nişasta ve şekerden yapılan, muhallebi tarzında tatlı türü.

aşık nidasız

Aşık Nidasız©

19. yüzyılın 2. yarısında Berta da doğdu. Asıl adı Mehmet tir. Yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgi bulunmayan Aşık Nidasız'ın küçük yaşlarda aşıklık geleneğini öğrendiği ve şiir yazmaya başladığı bilinmektedir.

Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) döneminde Bursa'nın Soğukpınar köyüne göçtüğü, daha sonra ise sevgilisinin geldiği anlatıları ve birkaç şiiri dışında başka bilgi yoktur.

Soğukpınar köyünde öldü ve orada toprağa verildi.

Bir Bu Yandan

Kaşına kalem yaptırsan
Bir o yandan bir bu yandan
Ne olur biraz öptürsen
Bir o yandan bir bu yandan

Baktıkça derdim çoklanır
Kuşağında koş yuhlanır
Koynunda narlar saklanır
Bir o yandan bir bu yandan

Nidasız kalbim kesili
Sevgilim gezer küsülü
Elmas küpeler asılı
Bir o yandan bir bu yandan

Sen Sefa Geldin

Bir bakışta gezişinden tanıdım
Merhaba sevdiğim sen sefa geldin
Sevda ateşine yanan ben idim
Merhaba sevdiğim sen sefa geldin

Sen de gördün muhacirlik tarzını
işledin sünneti hakkın farzını
Nice yıldır çeker idim arzunu
Merhaba sevdiğim sen sefa geldin

Ateşin kar etti bu şirin cana
Hayıf ömrüm geçti hep yana yana
Mektup ile selam yazardım sana
Merhaba sevdiğim sen sefa geldin

Ah edince bu yüreğim eridi
Sel sel olup didem yaşı yürüdü
Alem bilir Nidasız'a yar idi
Merhaba sevdiğim sen sefa geldin.

soğukpınar

http://tr.wikipedia.org/wiki/Soğukpınar,_Osmangazi
Artvin - Berta köyü kökenli olup, 93 Harbinden sonra bu köye göç edenler tarafından kurulmuştur. Kurulduğunda, adı Cihangir olan Soğukpınar, şimdiki adını, kurulduğu yerleşim biriminin üst kısmında bulunan ve 1900'lü yıllarda Bursa-Antalya bağlantısını sağlayan ana güzergâhtaki, halen doğal olarak çıkan soğuk sudan (pınar) almaktadır.

Soğukpınar, Cumhuriyetin ilk yıllarından başlamak üzere, çevresindeki 10'dan fazla köyün bağlı olduğu nahiye statüsünü alarak, merkezî bir kasaba olmuştur. 1922 yılında, Anadolu'nun birçok bölgesinde olduğu gibi, Yunan işgaline uğramış ve işgalciler tarafından istiklâl Harbi'ne katılamayan yaşlı halk, zorla Bursa merkeze bağlı Dağ Akça köyüne götürülerek burada katledilmiştir.

Halen, Ahmet Hamdi Gokbayrak Anadolu Ogretmen Lisesi ve çevre köylere hizmet veren birçok kamu kuruluşunu bünyesinde bulundurmakta olup eşsiz doğal güzellikleri ile yayla turizmi için cazibe merkezi olma konumunu korumaktadır. Kurulduğu tarihten bu yana, bünyesinde adliyeye intikal eden bir olayın gerçekleşmemiş olması, Soğukpınar'ı ayrıcalıklı ve saygın kılan önemli bir özelliktir.

Soğukpınar, ülkenin gelişmesine çok önemli katkılarda bulunmuş, çok sayıda seçkin iş adamı, subay, milletvekili, politikacı, akademisyen ve diğer seçkin meslek sahiplerinin bağrından çıktığı yerdir.
Kültür

Gelenek, görenek ve yemekleri, Türk toplumunun genel kültürüyle benzerlikler taşımaktadır.
Coğrafya

Bursa iline 32 Km. uzaklıktadır. Ülkenin en önemli kış turizm merkezi olan Uludağ ve Uludağ Oteller bölgesi, Soğukpınar nahiyesi sınırlarında kalmaktadır. Bursa ilinin su gereksinimini karşılayan Doğancı Barajı'nın su kaynağı, soğukpınar'dan çıkan doğal sulardır.
iklim

Iklimi, Marmara iklimi etki alanı içerisindedir.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri
2007 840
2000 819
1997 819
Ekonomi

Sogukpinar ekonomisi turizm ve ihracata yonelik organik ahududu, böğürtlen ve çilek yetiştiriciliğine dayalıdır.
Muhtarlık

Yerleşim yerinin köy tüzel kişiliği alması ile birlikte köyün tüzel kişiliğini temsil etmesi için köy muhtarlık seçimleri de yapılmaktadır.

Seçildikleri yıllara göre yöneticilik yapan muhtarları:

2009 - Mehmet Şirin
2004 - Mehmet Şirin
1999 - Yunus Bayrak
1994 - Metin Yıldız
1989 - Hüseyin Şahin
1984 - Osman Yılmaz

Altyapı bilgileri

Köyde "Ahmet Hamdi Gökbayrak Anadolu Öğretmen Lisesi", "Ahmet Hamdi Gökbayrak ilköğretim Okulu" vardır. Köyün hem içme suyu şebekesi hem kanalizasyon şebekesi vardır. Ahmet Hamdi Gokbayrak Sağlık ocağı, Soğukpınar ve diğer çevre köy halklarına hizmet vermektedir. Ulaşımı sağlayan yol asfalt olup elektrik ve sabit telefon vardır.

engizisyon

tarihin karanlık sayfaları

kızgın kerpetenler, çivili sandalyeler, büyük huniler, parmakları sıkıştıran mengeneler, ölüm askıları... tüm bunlar, 20. yüzyılda siyasi muhaliflerini susturmak ve sindirmek için, totaliter rejimlerin kullandığı zindan aksesuarları değil. bu işkence aletleri, bir dönem, katolik kilisesi'nin vazgeçilmez yardımcılarıydı ve engizisyon mahkemelerinin utanç dolu sayfasını oluşturuyordu.

1633 yılının 22 haziran günü, roma, tarihinin en önemli günlerinden birine tanık oluyordu. engizisyon mahkemesinde yargılanan galileo galilei'nin son sözleri merakla bekleniyordu. ünlü bilgin acaba düşüncelerinde direnecek miydi, yoksa "itiraf" mı edecekti? yüzlerce izleyici ve jüri sıralarını dolduran onlarca din adamının ortasında, kendisini tarihle hesaplaşmak üzere bir av gibi hisseden galilei'nin ağzından şu sözler döküldü: "ben, 'güneş evrenin merkezindedir' dediğim için yargılanıyorum ve bu tür aykırı görüşleri nefretle kınıyorum, lanetliyorum. aynı zamanda kutsal katolik kilisesi'ne yapılan tüm yanlışları da..."

69 yaşındaki bilim adamı, kendisi gibi güneş'i merkez kabul eden görüşü savunanlardan giordano bruno'nun kazığa bağlanıp yakılmasından sonra, pek kahramanca davranamamıştı. ama yine de, bugün engizisyon denince akla "galileo gallilei'nin duruşması" geliyor. nitekim 2000 yılında papa, binyıl kutlamalarını fırsat bilerek, başta büyük bilim adamları olmak üzere, bir zamanlar din adına gerçekleştirilen bu uygulamalardan dolayı özür diledi.

üç büyük engizisyon...
gerek kararları, gerek siyası ve dini erki nedeniyle üç büyük engizisyon adından çok söz ettirdi. ortaçağ engizisyonu, valdensesler ile katharlar'ın kurulu düzeni sarsan öğretiler yaymaya balamaları üzerine, 1231'de papa ix. gregorius tarafından kuruldu.
ispanyol engizisyonu ise, castilla kraliçesi i. isabella'nın ısrarı üzerine, papa iv. sixtus tarafından 1483 yılında onaylandı. müslümanlar'la yahudiler'in kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak hedeflenmişti. bu nedenle, 200.000'e yakın yahudi, 1492 yılında ispanya'yı terk etti.
roma engizisyonu, roma katolik kilisesi'nin savunduğu öğretiyi korumak için iii. paulus tarafından 1542'de kuruldu. genel olarak calvin ve lutherciler'e savaş açtı. roma engizisyonu, cadılık ve büyücülükle de uzun yıllar mücadele etti.

bir manastıra ya da piskoposun sarayına yerleşen engizisyon sorgucusu, daha sonra halkı kilisede toplayıp uzun bir vaaz veriyordu. amaç, yerel halkla ilişkileri sıcaklaştırmak ve onların güvenini kazanmaktı.

engizisyon mahkemeleri, çoğunlukla "ihbar" müessesesi üzerine kurulmuştu. eğer bir kişi kendi günahlarını gelip bir ay içinde itiraf ederse ve "özür dilerse" affedilirdi. ancak bu süre içinde böyle bir davranışta bulunmazsa, ona karşı dava açılırdı. davalı, mahkemede kendisini kimin ihbar ettiğini asla öğrenemezdi.

sorgucunun katedralde verdiği vaaz, daha sonra yazılı olarak kiliselerin kapılarına asılırdı. böylece hiç kimse "benim, mahkemenin geldiğinden haberim olmadı" diyemezdi. bu ilandan sonra, sorguculara ihbarlar yağmaya başlardı. mahkeme bir ay boyunca bu ihbarları okur, değerlendirir ve ihbar edilenlerin kendilerini göstermelerini beklerdi. ihbarların tümü noter tarafından kayda geçirilir ve bir temele dayanıp dayanmadıkları ya da sadece çamur atma olup olmadıkları araştırılırdı.

1593 yılında tutuklanan ünlü bilim adamı giordano bruno, önce venedik senatosu'na sevgilisi olan bir kadının kocası tarafından zina suçuyla ihbar edilmişti. halkın tepkisinden korkan senato, bu ihbarı kendisi değerlendirmek yerine engizisyon mahkemesine havale etmişti.

mahkeme tutanaklarından, engizisyona gelen ihbarların yüzde ellisinin ciddiye alınmadığı açıkça görülüyor. öte yandan, bugüne kadar pek bilinmeyen bir nokta, yanlış ihbarlarla suçlamada bulunan kişilerin de işkenceyle cezalandırılmasıydı.

ihbarın üzerinden bir ay geçtikten ve iyice değerlendirildikten sonra, engizisyon bir ön sorgulama yapardı. bu noktada çok dikkatli davranılır ve suçlanan kişinin saygınlığını yitirmemesine özen gösterilirdi. çok nadir olarak, ön sorgulamadan önce tutuklama yapılır ve bu durumda mutlaka iki tanık gösterilirdi. ancak, ön sorgulamadan sonra, suçlanan kişi "tehlikeli" olarak tanımlanırsa, hemen tutuklanır veya piskoposluk sarayının ya da kraliyet mahkemesinin zindanına atılırdı.
engizisyon kurallarına göre, tutukluların her türlü bakımından ve harcamalarından kilise sorumluydu. belgeler, bu konuda oldukça ilginç uygulamalara tanıklık ediyor. örneğin, bazı mahkûmlar pahalı şaraplar sipariş ediyor; hatta bazıları, geceyi eşleriyle birlikte geçirmeyi talep ediyorlardı. 1632 tarihinde engizisyon, mahkeme boyunca galileo gallilei'yi üç odalı bir evde ağırlamış ve kendisine bir de hizmetçi tahsis etmişti.

mahkeme işlemleri basitti. sanık ya piskoposluk sarayında ya da bir manastırda yargılanırdı. mahkeme bir sorgucu kurulundan, noterden ve iki hukuk uzmanından oluşurdu. bu uzmanlardan biri kilise dışından seçilebiliyordu. mahkemelerde suçlanan kişinin bir avukatı yoktu. sadece, sorgulamalarda itiraf edip etmediğine tanıklık etmek için bir kraliyet temsilcisi hazır bulunuyordu. sorgucular, mahkemede suçlamalarını hem latince hem de suçlunun anadilinde yapmak zorundaydılar. sorgucular, çoğunlukla suçlu sıralarından çok daha yüksekte bulunan bir kürsüde otururlardı. sorgucu konuşmasına, önce suçlunun kimliğinden, işinden, ailesinden söz ederek başlar ve daha sonra sözü işlenen suça getirirdi. sorgucular psikolojik taktik konusunda çok uzmandılar. suçluyu çelişkiye düşürüp, erken ve acele bir itiraf peşindeydiler. bazı sorgucular bu konuda öyle uzmanlaşmışlardı ki, suçluyu giyiminden, bakışından ve duruşundan saptayabiliyorlardı. engizisyon sorgucularının en ünlülerinin başında bernardo gui geliyordu. çeyrek yüzyıl boyunca kendini soruşturmalara adayan bu dominiken din adamı, sorgulamalarının büyük bir çoğunluğunu, 1324 yılına kadar fransa'nın toulouse kentinde sürdürdü. başpiskopos ilan edildiğinde, o güne kadar tam 930 kişiyi yargılamış ve cezalandırmıştı.

suçunu itiraf etmekte direnenler için işkence uygulanması, belki de engizisyon adının bu denli tiksinti ve ürperti yaratmasının nedeni...

aslında, ortaçağ boyunca bu yönteme çok fazla rağbet edilmemişti. işkence uygulamasının kurumlaşması 14. yüzyıldan sonra roma hukukunun kabul edilmesinden sonra gerçekleşti. işkence, mahkeme boyunca söylediklerinde çok büyük kuşkular ve çelişkiler olan suçlular için, ancak ve ancak başpiskoposun onayıyla yapılırdı. engizisyon mahkemelerinin uyguladığı işkenceler konusundaki tartışma, günümüzde de tüm hızıyla sürüyor. bir grup tarihçi, bu işlemlerin acımasızlığını ve zalimliğini dile getiriyor. onlara göre, bazı yazılı kaynaklarda işkence gören kimi suçluların vücutlarının normalden 30 santim daha uzadığı belirtiliyordu. yine kurbanın ağzına, büyük hunilerle bir seferde litrelerce su, hatta kimi zaman idrar boşaltılıyordu. günahkârların kalçaları kızgın kerpetenlerle sıkılıyordu. 1486 yılında alman engizisyon sorgucuları tarafından kaleme alınan "cadıların tokmağı" adlı el kitabı, engizisyon mahkemesinin uyguladığı bazı işkence yöntemlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu.

dini doktrinlere karşı çıkanlar...

katolik kilisesi, ortaçağ'da gücünü sağlamlaştırdıktan sonra, kabul edilmiş doktrinlere karşı çıkanları toplum düşmanı olarak ilan etmeye başladı. ancak, pişmanlığı reddedenler de vardı:

roger bacon (1220-1292)

britanya imparatorluğu'nda yaşayan kelt bilim adamı, deney yöntemini ilk savunan ortaçağ aydınlarındandı. büyüteci bulan ilk olarak tarihe geçti. fransisken öğretisini eleştirdiği için 15 yıl hapis yattı.

ockhamlı william (1285-1347)

ingiliz filozof, varlık konusundaki yalınlık ve tutumluluk ilkesiyle ünlü... "nesneler zorunlu olanlar dışında çoğaltılmamalıdır" sözü, "ockham'ın usturası" şeklinde adlandırılıyor. papalığa karşı imparatorluğu desteklemenin incil'e uygun olduğunu söylediği için mahkum edildi. ancak, münihe kaçarak yaşamını burada sürdürdü.

giardano bruno (1548-1600)

aristotelesçi kapalı evren görüşünden ilk sıyrılanlar arasında yer alan italyan filozof, kopernik'in tezini savundu. evrende, dünya'dan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. aykırı görüşler beslediği için roma'da kazığa bağlanıp, diri diri yakıldı.

seksi kız isimleri

banu, sibel, serpil, ahu, oya, zerrin, hülya, müjde. inanmayan araştırabilir.

insanı alıp götüren türküler

sarardım ben sarardım, hüseyin Turan.

evrime mantıksız diyen dindar

Ne yazık ki insanoğlu kolay ve mesnetsiz olan olgulara, kavramlara daha Çabuk inanmakta, ısrarla gerÇeği görmezden gelmektedir. denizin yarılması, Meryem'in hamile kalması, Nuh'un gemisi defalarca gayri Müslim bilim adamları tarafından incelenmiş ve bu olaylar hem görüntülü hem de yazılı olarak medyada yayınlanmıştır. Bu yayınları national geographics te bulmanız ve seyretmeniz mümkündür. Ha yok kardeşim ben illa da maymundan geldim diyorsan, o nada diyecek lafım yok. biraz bilim ve tarih okuyan insan aslında Darwin'in bile bu iddaaya inanmadığını, gözlemleyebilecektir.

afyon patlamasının bir paravan olay olması

ya kardeşim içimiz dışımız komplo, senaryo oldu. bu ne böyle ya. deprem, yangın, yağmur, trafik kazası, helikopter kazası, v.s.. hepsi senaryo, hepsi komplo. sanal mı yaşıyoruz birader. ha kazalar; tedbirsizlik ve hatalar sonucu oluşan, maddi ve manevi kayıpların yaşanabildiği vakalardır. diğerlerininde doğal afetler olduğunu bildiğimize göre, ee daha neyin senaryosunu üretiyorsunuz?
- aga başın sağolsun, ama hiç baban ölmüş gibi durmuyosun.
- ya oğlum bak şimdi, bu işte bi komplo var.
- nasıl oğlum adam bal gibi ölmüş işte. nur içinde yatsın.
- hacı bak öyle de, bu işin için de kesin Azrail'in parmağı var.
göreceksin bak, er yada geç çıkacak ortaya.
- olum manyak, Azrail'in işi o zaten.
- yok aga yok kesin komplo.
- geçmiş olsun.
Daha da abartıla bilinir.

kerhane

kerhaneci, rainer werner fassbinder'in 1969'da yönettiği batı almanya filmi. özgün adı "katzelmacher".

turşu

irmik helvası ile birlikte yendiğinde, müthiş bir keyif veren yiyecektir. en yakın zamanda deneyiniz.

babaanne vecizeleri

komşusu 5 damadı bulunan annaneme şöyle der; -her gelen birşey getirse, üÇ beş kuruş bıraksa sizin sırtınız yere gelmez. annanem; -cebimize sıÇmasınlar, Çerezleri lazım değil. der.

kadınların aldatma sebepleri

sırf macera olsun diye aldatan, bizzat bu işe benimle kalkışan tanıdığım kadınlar var.

irregular olmak

regl olamayan kız demektir.